29 Ağustos 2014 Cuma

Osmanlı Devletindeki Amerikan Misyoner Okulları ve Faaliyetleri


Osmanlı Devletindeki Amerikan Misyoner Okulları ve Faaliyetleri


Osmanlı Devletindeki Amerikan Misyoner Okulları ve Faaliyetleri
Emperyalizm çağı olarak adlandırılan 19. yüzyılda özellikle dini propaganda altında yürütülen her türlü politika misyonerlik olarak adlandırılmıştır. Misyonerlik, ilk olarak Hıristiyanlığın yayılmasını amaç olarak taşıyan bir faaliyet olarak tanınmıştır. “Mission” terimi Latince asıllıdır. Gönderme anlamına gelen “mittere” fiilinden türetilmiş “ missio” kelimesinden gelmektedir. Propaganda çalışmaları yapmak için gönderilmiş kadın veya erkek anlamı da taşımaktadır. Bu propagandanın dini ve siyasi olmak üzere başlıca iki temel amaç güttüğü bilinmektedir.
Misyonerliğin dini amacı hiç kuşkusuz ki Hıristiyanlığı tüm dünya üzerinde tek din haline getirmektir. Siyasi amacı ise, Hıristiyanlık haricinde ilahi ve batıl dinlerin hâkim olduğu milletler ve topluluklarda, eğitim hususunda ve kültürel sahalarda yozlaşmaya yönelik faaliyetler yapmak, ilgili milletlerde çeşitli çatışmaları körüklemek ve buna bağlı olarak etnik farklılıkları göz önünde bulundurarak, bünyesinde varlıklarını devam ettirdikleri devletlerden bu unsurları ayırmaya yönelik tertipler içerisinde bulunmak olarak özetlenebilmektedir.
Bu doğrultuda dünya üzerinde bulunan pek çok emperyalist güç; dini, siyasi ve ekonomik hedeflerine ulaşmak adına misyonerlik çalışmaları yürütmüştür. İslam dünyasının ezelden beridir düşmanı olan batı dünyası, misyonerlik konusuna çok büyük derecede önem vermiştir. Yüzyıllarca İslamiyet’i ortadan kaldırmak için savaşan, yüzbinlerce insanını bu uğurda kaybeden Hıristiyan âlemi, bu konuda başarılı olamayacaklarını anladıkları için bu tür tertipleri planlamaya başlamıştır.
İslam dünyasında o dönemdeki en önemli aktör Osmanlı İmparatorluğundan başkası değildir. Hemen hemen tüm İslam coğrafyasının yönetimini elinde bulunduran Osmanlı, batılı Hıristiyan güçlerin hedef tahtasında yer alarak, anlatmaya çalıştığımız bu çetrefilli sistemin pek çok hain saldırısına maruz kalmıştır. Fransız, İngiliz, Amerikan, Alman, Rus vb. pek fazla sayıda misyonerlik teşkilatının faaliyet sahası olarak seçilen bu coğrafya, etkisi uzun yıllar hissedilecek trajedilerin merkezi konumuna gelmiştir.
İcra edilen bu misyon politikalarının birbirlerine benzerlikleri olduğu gibi, bazı zamanlarda da birbirlerinden keskin bir biçimde ayrılmışlardır. Amerika Birleşik Devletleri de Osmanlı coğrafyasında icra ettiği Misyonerlik çalışmaları ile uzun uğraşlar vermiştir. Bu yüzden yaptıkları her türlü propaganda da araştırılmaya ve irdelenmeye değer nitelikler taşımaktadır.
İlk olarak 1810 yılında Boston’da kurulan “American Board of Commisioners for Foreign Missions” kısaca ABCFM veya BOARD adlı protestan teşkilatı misyonerlik çalışmalarını başlatmıştır. Bundan başka, 1868 yılında kurulan “Woman’s Board of Missions” ve “Woman’s Board of Missions of the Interior” gibi kadın dernekleriyle “American Bible Society”, “The Near East Relief” gibi cemiyetler ve örgütler, İslam coğrafyasında ve bilhassa Anadolu topraklarında misyonerlik faaliyetleri yürütmüştür.
Bahsi geçen bu teşkilatlar içerisinde en fazla gayret sarf edeni BOARD adını taşıyan misyonerlik topluluğu olmuştur. Anadolu’yu, ileride ele geçirmeyi düşündükleri Asya’nın anahtarı olarak nitelendiren BOARD ajanları, 1820 yılında Osmanlı topraklarına ayak basmışlardır. Plenky Fisk ve Levi Parson adındaki bu ilk ajanlar, uzun yıllar süresince tüm Osmanlı coğrafyasını gezmiş, Osmanlı tebaasının arasına karışmış, ülkenin ekonomik, dini ve coğrafi yapısını araştırmış, halkın psikolojik durumunu, tebaanın eğitim durumunu, kültürel ve sosyal yapısını tahlil eden raporlar hazırlamışlardır. Hazırlanan raporlarda Türklerin ve diğer Müslüman unsurların kesinlikle dinlerinin değiştirilemeyeceği, bu sebeple diğer gurupların öncelikli hareket noktaları olacağı hususlarının altı çizilmiştir. Aynı misyonerlerin hazırladıkları başka raporlarda da Arap toplulukları hakkında farklı seçeneklerin değerlendirilebileceği, dini yönden olmasa bile, siyasi yönden misyon politikalarının uygulanabileceği yetkili mercilere iletilmiştir.
Bu süreci Osmanlı devleti idaresindeki şehirlerde Amerikalı misyonerlere ait pek çok “kültürel ve sosyal müessese” nin kurulması izlemiştir. Bu müesseseler önem sırasına göre listelendiğinde, okul, hastane, yetimhane, kilise, çocuk yuvası gibi gruplar altında hayat bulmuştur. Bunlar içerisinde en fazla etki yaratan ve yüksek ihtimalle Osmanlı’nın çökmesinde de en önemli etken olarak adlandırabilecek olduğumuz kuruluş elbette ki okullardır.
Kurulan bu ajan okullarının öncelikli amaçları;
-Faaliyet gösterdikleri bölgedeki halka Hıristiyanlık inancını yaymak
-Mensubu oldukları yabancı ülkenin, Osmanlı Devleti üzerindeki menfaatlerinin takipçisi olmak ve Osmanlı Devletini parçalamak
-Kendi ülkelerinin ihtiyaç duyduğu hammaddeler için yeraltı ve yerüstü kaynaklarını araştırmak ve özellikle bu bölgelerde faaliyetlerini yoğunlaştırmak
-Her türlü siyasi ve ekonomik karışıklıkları desteklemek ve muhtemel çatışmalara zemin hazırlamak
-Osmanlı topraklarını sömürge haline getirecek fikri yapıyı kendi okullarında hazırlamak
-ABD çıkarlarına hizmet edebilecek yönetici zümresini yetiştirmek olmuştur.
Nitekim açılan bu okullar, misyoner teşkilatlarının gizli emellerinin hayata geçirilmesi konusunda oldukça başarılı olmuştur. Gayri Müslim tebaanın çocukları bu okullarda eğitime tabi tutulmuş, bu çocuklara devamlı suretle, Türklerin kendilerini sömürdükleri, yıllardır boş yere bu sıkıntılara katlandıkları, eğer bağımsızlık çalışmalarına girerlerse kendilerinin maddi ve manevi her şekilde destek vereceklerini ve buna benzer pek çok çirkin teklifler devamlı surette empoze edilmiştir. Balkan coğrafyasında yer alan ülkelerin Osmanlı’dan kopmaları, Arap dünyasının batı ile işbirliği yaparak Osmanlıyı sırtından vurması, özellikle Ermeniler gibi “Millet-i Sadıka” olarak adlandırılan bir topluluğun dahi Türklere karşı kudurmuşçasına saldırması, bu misyon politikalarının ve bahsi geçen okullarda eğitime tabi tutulan öğrencilerin yüzünden gerçekleşmiştir.
Bütün Osmanlı coğrafyasında bu faaliyet için 350’nin üzerinde misyoner görev yapmış, 1000’e yakın okul bu doğrultuda teşkilatlandırılmış, 30000 civarında öğrenci bu okullarda eğitilmiş ve Amerika bu işler için milyonlarca dolar kaynak tahsis etmiştir.
Fakat yaşanan bu süreç Osmanlı’nın yıkılmasıyla son bulmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlatılan bağımsızlık savaşı sonucunda kurulan yeni cumhuriyetin her türlü politikasında, yabancılara tanınan olağan üstü ayrıcalıklar reddedilmiştir. Bu dönemden itibaren yabancı okullarına en ufak bir müsamaha dahi gösterilmemiştir. Türk yasa ve yönetmeliklerine aykırı bulunan tüm yabancı ve azınlık okulları kapatılmıştır. Ancak günümüzde bazı çevrelere ait yabancı okulların tekrar açılması fikri yeniden canlanmaya başlamıştır. Unutulmamalıdır ki tarih tekerrürden ibarettir. Eğer Osmanlı’nın akıbetine uğramak istenmiyorsa, bu konularda çok dikkat edilmelidir. Aksi takdirde sonumuz Osmanlı’nınkinden daha vahim olacaktır.
Kemal Oğuz ÇAKIR
Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
KAYNAKLAR
Adnan Şişman, XX. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti’nde Yabancı Devletlerin Kültürel ve Sosyal Müesseseleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2006
Necdet Sevinç, Ajan Okulları, Dede Korkut Yayınları, İstanbul, 1975
Sezen Kılıç, Türk-Alman İlişkileri ve Türkiye’deki Alman Okulları (1852’den 1945’e Kadar), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2005

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder