12 Nisan 2015 Pazar

ERMENİLERİ YÖNETEN YAHUDİLER



ERMENİLERİ YÖNETEN  YAHUDİLER

PAKRADUNİ’ler veya  Bagraduniler… Sır içinde sır, esrar içinde esrar… İki bin 600 yıllık bir hikaye veya macera… Üç kimlikleri var. Birinci ana kimlikleri Yahudilik… Onun üzerine Ermenilik  şalını örtmüşler…  En üstte Müslüman rengindeler… Bunlar kimlerdir, sayıları ne kadardır, belli başlılarının isimleri… Bilen yok… Politika sahnesindeki Pakraduniler kimlerdir? Büyük sır…
Pakraduniler hakkında Türkiyede yapılmış tek araştırma Abraham Galante’nin  Hamenora dergisinde (Bene Brith locasının yayın organı) çıkmış Fransızca makalesidir. Bilahere bunu  kitapçık şeklinde de yayınlamış.
İstanbul kütüphanelerinde tek nüshası yok. Ankarada Genelkurmayda bir adet varmış. Bendenize bir dostum Berlin kütüphanesindeki nüshanın mikrofilmini gönderdi.
Düşünebiliyor musunuz? Adam dıştan (Türk veya Kürt) Müslüman görünüyor ama Müslüman değil… İkinci gizli kimliği Ermenilik… Ermeni de değil… En altta asıl kimliği Yahudilik var…
On dokuzuncu yüzyılın son çeyreğindeki Ermeni isyanlarını, asıl Ermenilerin değil, bu Pakradunilerin çıkarttığı ve kışkırttığı iddia ediliyor.
Türkiye Müslümanlarının bu  Pakraduniler konusunu  araştırmaları, ciddî tedkikler yapmaları gerekmez mi? Gerekir  ama yapan yok.
1984’te mi, 85’te mi, papirüs  üzerine  Arami lisanıyla yazılmış iki bin yıllık bir Barnaba İncili bulundu da Müslümanlar ne yaptı? Hiç… Şu anda İncilin nerede olduğu bile belli değil!.. Bu İncil incelenip yayınlanmış  olsaydı  teslis akidesi  ve muharref Hıristiyanlık yıkılırdı. 
Türkiyenin içinde bulunduğu şu vahim krizlerde, şu korkunç hercümerçte Pakradunilerin ne kadar tuzu biberi vardır?  Bilen yok.
Janus gibi iki  çehreleri var bunların. Yahudi çehresi… Ermeni çehresi… Türkiyenin güneydoğusunu İsrail nüfuzuna, doğusunu Ermeni nüfuzuna mı açmak istiyorlar. Bilen yok.
Bu konuyu incelemek için en az yedi sekiz dil bilen (Galante’nin on üç dil bildiği rivayet ediliyor) araştırıcılar lazımdır. Öyle “az İngilizce” ile kotarılacak iş değildir bu.
Türkiye Müslümanları içinde eski İbraniceyi ve eski Ermeniceyi bilen kaç araştırıcı vardır? Bırakın İbranice ve Ermeniceyi, doğru dürüst edebî yazılı zengin kültür Türkçesini hakkıyla bilen  bilen kaç kişi çıkar?
Yıllardan beri bu Pakraduniler meselesini yazar dururum, şimdiye kadar bir yankı gelmedi.
Tek kimlikli gerçek Ermeniler Pakraduni kelimesini hakaret için kullanırmış.
PKK terör örgütü içinde Pakraduni subaylar varmış.
Sadece zaman zaman “Yahu kısa kes de bize şunların isimlerinin listesini bildir” diyenler çıkıyor. Onlara “Ev adreslerini ve telefon numaralarını da ister misiniz?” cevabını veriyorum…
Bundan on sene kadar önce,  dinî bir hizip, başındaki zat hakkında  övgülerle dolu bir kitap yazdırtmış ve bunu (sıkı durun) tam iki milyon adet bastırmıştı. Böyle önemli konular varken,

4 Nisan 2015 Cumartesi

BERLİN ANTLAŞMASI VE ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI

BERLİN ANTLAŞMASI  VE ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI
Berlin Kongresinden sonra Osmanlı İmparatorluğunu uğraştıran, Batılı devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda  Osmanlının iç işlerine karışmasına sebep olan  en önemli  konu Ermeni meselesi olmuştur.

19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Osmanlı devleti için ciddi bir Ermeni gailesi yoktu. Ancak 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında yapılan Ayastefanos ve Berlin antlaşmalarıyla Ermeni meselesi ortaya çıkartılarak Rusya’nın bastırmasıyla devletlerarası bir boyut kazandı.

Ermeni milliyetçiğinin ortaya çıkmasında Ermeni Kilisesi  birinci derecede önemli bir rol oynamıştır.

19.yüzyıla kadar Ermeni kilisesi otoritesini, Ermeni aristokrasisinden oluşan bir millî konseye dayayarak koruyabilmiştir. Fakat Islahat Fermanın yarattığı imkânlardan yararlanan Ermeniler, yeni bir millet nizâmnâmesi yapıp, asillerin tahakkümünü tamamen ortadan kaldırınca; patrikler, Fatih Sultan Mehmed’den bu yana ellerinde tuttukları iktidarı Ermeni milletiyle paylaşmak durumunda kaldılar. Bu ise Gregoryan kilisesinin kendi geleceğini tehlikede görmesine yol açtı.

Yine Ermeni kilisesinin geleceği için tehlike olarak addettiği diğer bir konu, Rusya’nın İstanbul üzerindeki emelleri idi. Eğer Ruslar, İstanbul’u alıp, Bizans’ı Rumların yönetimi altında tekrar ihya ederlerse, İstanbul Ermeni Patrikhânesi’nin bütün hakları ve imtiyâzları sona erebilirdi. Bütün bu endişeler Kilisenin dünyevî yetkilerini koruyabilmek gâyesiyle, İmparatorluk toprakları içinde muhtar bir Ermenistan kurmayı düşünmesine yol açtı. Hedefe ulaşabilmek için, Milliyetçilik akımından yararlandı.

Ermeniler 1856 Islahat Fermanından sonra Batılı devletlerin desteğiyle 1860 Ermeni Milleti Nizâmnâmesi adı altında bir anayasa oluşturmuşlardı. Bu anayasadan sonra Batılı devletler kendi güdümlerinde Bağımsız Ermeni Devleti fikrini işlediler.

Patrikhâne ise bu maksatla  Ermeni milletçiliğini güçlendirmeye çalışırken, diğer taraftan  Avrupa devletlerinin ve kamuoyunun dikkatini konuya çekmeye uğraştı.

1875 yılında Bosna Hersek isyânı sonrasında Avrupalı devletlerin baskısıyla bölgede ıslahat yapılması Osmanlı devletinden istenince, patrikhâne Doğu Anadolu’da  muhtar Ermenistan projesini hızlandırmış, henüz İngiltere, Osmanlı toprak bütünlüğünden yana olduğu için bu teklif yeterince destek bulmamıştı. Ancak patrikhâne propaganda çalışmalarına hem içeride hem de dışarıda devam etmişti.

Osmanlı Devletinin 1877-1878 yılında Rusya’ya yenilmesi üzerine İngiltere, Osmanlı politikasını değiştirmeye başlamıştır. İngilizler bundan sonra Osmanlı Devleti’nin tek başına özellikle Rusya’ya karşı topraklarını koruyamayacağını düşünmüşlerdir. Rusya ise  Ayastefanos Antlaşmasının 16.maddesi çerçevesinde, Ermenileri himâye etme perdesi altında İskenderun Körfezinden, Akdeniz’e inmek istiyordu.

İngiltere, Rusların bu politik emellerini engellemek için önce 1878’de Kıbrıs’a yerleşti. Ardından, Osmanlı Devletinde yaşayan Hıristiyanlar için yapılmasını istediği ıslahat çalışmalarının İngiltere’nin bilgisi ve önerileri çerçevesinde gerçekleştirilmesi ayrıcalığını kazandı.

Sonuç olarak:

İngiltere, Rusya’nın önünü kesmek için hem Kıbrıs’a yerleşti, hem de Ermeni meselesine el atmanın hukukî dayanağını elde etti. Bundan sonra İngiltere, Berlin kongresinin toplanmasını sağlayarak Ermeni meselesine devletlerarası bir boyut kazandırdı. Böylece inisiyatifi eline alarak Doğu Anadolu’nun Rusya tarafından Balkanlaştırılmasına engel olmayı plânladı. Aralarında birbirlerinin nüfuz bölgelerini tanıma konusunda bir anlaşma olmadığı için, Londra, Rusya’nın Ermeni meselesinden tamamıyla uzak tutulmasını istemiyordu. Çünkü Rusya, Doğu Anadolu’da çıkarlarının gerçekleşmeyeceğini düşünmeye başlarsa, gözünü Uzak Doğuya çevirebilir, bu da İngiltere’nin Hindistan ve Çin’deki çıkarlarını tehlikeye sokabilirdi. Ancak Doğu Anadolu’da muhtar bir Ermenistan düşüncesi Rusya tarafından aslında desteklenmiyor, bunun kendi uyruğundaki Ermenilere örnek olabileceği endişesini taşıyordu. Ruslar kendi deyimleriyle “Ermenisiz bir Ermenistan” peşindeydi. Bu yüzden Ruslar, Ermeni meselesinde geri plâna çekildi. Diğer taraftan İngiltere Fransa’yı da kendi çizgisine çekemeyince Ermeni meselesinde istediği sonucu alamadı.

İngiltere’nin bu başarısızlığında devrin padişahı Sultan II.Abdülhamid’in, devletlerarasındaki çıkar çatışmalarından faydalanarak Osmanlıya uygulatılmak istenen ıslahatlara karşı direnci etkili olmuştur. Buna rağmen Amerikan misyonerlerinin ve İngiliz konsoloslarının gizli ve açık destekleriyle isyanlar çıkartmışlardır.

3 Nisan 2015 Cuma

Ermeni Terörünün Günümüzdeki Yuvası: Ermenistan Devleti


Tarihçe uzundur – Ermeni terörünü, emperyalist devletlerin ideolojisi ve Türklere karşı düşmanlık karakteri yetiştirdi. Onlar Ermenilere bağımsız bir devlet kurma vaadi vererek, onları Müslümanlara karşı nefret, kin, düşmanlık, kötülük ve iftira duyguları ve fırsat buldukça fiziksel zarar verme fikirleri etrafında eğittiler. Başkasının uygarlığına göz dikme karakterinde yetiştirdiler. Bu sebeple, her Ermeni terörist korundu ve mahkemelerde salıverildi. Yeni vahşilikler yapmaları için onları bu şekilde cesaretlendirdiler.
Terörizm Devri Ermenilerle Başlıyor
Tarihçi Walter Laker “Terörizm Devri” adlı kitabında 19’uncu yüzyılda Ermeni devrimcilerin, terör aracılığıyla halkı radikalleştirmeyi ve Batılı devletleri Osmanlı’ya saldırmaya sürüklemeyi esas yöntem olarak seçtiğini yazıyor. Yani terör başından beri, Ermeni siyasi mücadelesinin amacını oluşturmuştur. Bu yaklaşım her zaman siyasi ve ideolojik faaliyetlerinin temelinde bulunmuştur.
1896 yılında 26 Taşnak İstanbul’da Uluslararası Osmanlı Bankası’nı ele geçirdi. Onlara Armen Karo ve Babken Süni önderlik ediyordu. Bankanın 150 çalışanı rehin alınmıştı. Teröristlerin şartı, büyük devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’nu Ermenilere ilişkin reformlar yapmak zorunda kılmasından ibaretti.
Rusya Büyükelçisi Maksimov’un güvencesiyle teröristleri bankadan çıkardılar ve bir Fransız gemisiyle Marsilya’ya götürdüler. Teröristlerin hiçbiri cezalandırılmadı. İstanbul’da ise halk Ermeni mahallelerini ateşe verdi. Bu olay hem Ermeni terörünün iç yüzünü hem Batı ve Rusya’nın onları nasıl koruduğunu hem de halklar arasında düşmancılık yaratma stratejisini açıkça gösteriyor.
20’nci yüzyıl boyunca Ermeni terörü insanları katledip ve her defa da büyük Hıristiyan devletler tarafından cezadan kurtarılmıştır. 1905 yılında Sultan Abdülhamit’e suikast düzenlendi. 1919 yılında Ermeni teröristler mahvetmeye karar verdikleri 41 kişinin listesini yaptı. Hedef olarak Türkiye ve Azerbaycan’ın devlet adamları seçilmişti.
19 Haziran 1920 tarihinde Azerbaycan’ın eski Başbakanı Fatali Han Hoyski Tiflis’te katledildi. Bu olaydan bir ay sonra yine de Tiflis’te Azerbaycan Milli Meclis Başkan Yardımcısı Hasan Bey Ağayev öldürüldü. Bu iki terör eyleminden bir yıl sonra ise, İstanbul’da Azerbaycan’ın İçişleri Eski Bakanı Behbud Han Cavanşir terör kurbanı oldu. 15 Mart 1921 tarihinde Berlin’de Türkiye’nin İçişleri Eski Bakanı Talat Paşa katledildi. 5 Aralık 1921 tarihinde Roma’da Veziriazam Said Halim Paşa öldürüldü. 17 Nisan 1922 tarihinde Berlin’de Trabzon eski valisi Cemal Azmi terör kurbanı oldu. 25 Temmuz 1922 tarihinde ise Türkiye Deniz Kuvvetleri Komutanı Cemal Paşa Tiflis’te katledildi...
Bu terör eylemlerini gerçekleştiren suçluların sonu ne oldu? Birkaç kanıt gösterelim: Talat Paşa’nın katili Sogomon Tahleryan’ı Berlin Mahkemesi salıverdi. Behbud Han Cavanşir’in katili Misak Toplakyan teksirli bulunmuş olsa da, İngiliz Askeri Mahkemesi onu serbest bıraktı. Sözde, terör eylemini gerçekleştirdiğinde aklı başında değildi. Bu iki kanıt, Batılı resmi organların Ermeni terörüne fırsat verme siyasetinin açık göstergesidir.
Bu nedenle Ermeni terörü 20’nci yüzyılın ikinci yarısında da vahşiliğini sürdürdü ve Batılı devletler onları cezalardan kurtardı. Kanıtlar bunu ortaya koyuyor.
Ermeni Terörünün Yeni Dalgası
27 Ocak 1973 tarihinde ABD’nin Santa Barbara şehrinde Ermeni yazar Kurgen Yanikyan iki Türk diplomatı “Baltimor” oteline davet ediyor. O, diplomatlara değerli bir sanat eseri vereceğini söylüyor. 49 yaşındaki Başkonsolos Mehmet Baydar ve 31 yaşındaki Bahadır Demir söylenen adrese gidiyor. Yazar-terörist onları tabancayla katlediyor. O, mahkemede öldürdüğü diplomatları “şer” olarak adlandırıyor. 1984 yılında adı geçen yazar eceliyle ölüyor.
Simon Somonyan ve Gevork Açemyan da Ermeni yazarlardır. Onlar ASALA’nın siyasi ve ideolojik yol haritasını hazırlayanlardandırlar. Hiç ceza almamışlardır. Onların onayıyla ASALA’ya başkanlık eden Agop Agopyan ise boğazına kadar kan içindedir. 28 Nisan 1988 tarihinde Atina’da sokak ortasında kurşunlanmıştır. Onu törenle Musul’a götürüp, gömmüşler.
Monte Melkonyan ise, ABD’de doğmuştur. 1980 yılında ASALA’ya üye olmuştur. Roma, Atina v.b. yerlerde terör eylemlerinde bulunmuştur. 1981 yılında “Van Operasyonu” olarak adlandırılan terör eylemine katılmıştır. Bu olayda 4 Ermeni terörist Paris’teki Türk Elçiliği’ni ele geçirmiştir. 1985 yılında M. Melkonyan Paris’te hapsedilmiştir. Ancak sadece ruhsatsız silah bulundurmak ve belgede sahtecilik ile suçlanmıştır. 6 yıl hapis cezası almıştı. 1989 yılının başlarında ise serbest bırakılmış ve Güney Yemen’e gönderilmiştir.
Ardından 1990 yılında Karabağ’a gelmiştir. Yüzlerce Azerbaycanlı’nın katledilmesinde bizzat yer almıştır. Azerbaycan Ordusu askeri operasyonların birinde teröristi mahvetmiştir. Ölümünden sonra ona Ermenistan’ın ulusal kahramanı unvanını vermişlerdir. Adına Erivan’da sokak, okul ve vakıf bulunmaktadır.
Varujan Karapetyan 1980’li yıllarda ASALA’nın Fransa’daki önderi olmuştur. 15 Temmuz 1983 tarihinde Paris “Orly” havalimanında Türk Hava Yolları’na ait yolcu uçağına bomba yerleştirmiştir. Bomba uçak kalkmadan patladığından zarar planlanandan az olmuştur – 8 kişi ölmüş, onlarca kişi yaralanmıştır.
Havalimanında yakalanan terörist ömür boyu hapis cezası almıştır. Lakin 2001 yılında Fransa onu Ermenistan’a vermiştir. 4 Mayıs 2001 tarihinde Ermenistan Başbakanı Andranik Markaryan teröristi kabul ederek, onun gelişine sevindiğini ve onu ödüllendireceğini söylemiştir. Karapetyan’a iş ve ev verilmiştir. Hali hazırda Dilican’da yaşamaktadır.
Ermeni Terörünün Günümüzdeki Yuvası: Ermenistan Devleti
Evet, şimdi Ermeni terörü, Ermenistan tarafından siyasi, ideolojik, mali ve organizasyonel olarak destekleniyor. Sumgayıt olaylarında, Bakü metrosundaki terör eylemlerinde, “Moskova-Rostov” yolcu treninde meydana gelen patlamada Ermenistan istihbarat birimlerinin parmağının olduğu net olarak tespit edilmiştir. Ermenistan Milli Güvenlik Bakanlığı’ndan Albay Can Ohanesyan’ın terör eylemlerini düzenlediğini Rus istihbarat birimleri ortaya çıkarmıştır. 1990-91 yıllarında C. Ohanesyan’ı Ermenistan KGB’si Dağlık Karabağ’a göndermiştir. Orada, SSCB KGB’si ile çalışmakla birlikte, gizli terör eylemleri hazırlamıştır.
C. Ohanesyan V. Polyaniçko’ya karşı terör eylemi düzenlemiştir. 1993 yılında Moskova’da hapsedilmiştir. Üstelik C. Ohanesyan'ı, Azerbaycan’ın demiryolları ve boru hatlarında terör olayları düzenlemekle suçladılar. Onunla birlikte, Ermeni istihbarat birimlerinin çalışanı Binbaşı Simonyan da hapsedilmiştir. 1996 yılında Ohanesyan’a 6, Simonyan’a ise 3 yıl hapis cezası verilmiştir. Fakat Simonyan mahkeme salonundan özgür bırakılmıştır. Ermenistan’a döndükten sonra ise, ona Albay rütbesi verdiler.
Bu kanıtlar Ermenistan’ın devlet düzeyinde desteklediği terör olaylarının sadece bir kısmıdır. Liste çok uzundur. Şimdi de Ermenistan yönetiminin Ramil Safarov’a karşı terör eyleminde bulunmaya hazırlandığına ilişkin haberler yayılıyor. Lakin bu haberlere ne Batılı devletler ne de diğer büyük devletler tepki veriyor. Her zaman olduğu gibi, şimdi de onlar Azerbaycan’ı eleştiriyor. 19’uncu yüzyıldan bu yana büyük devletlerin Ermenilerden faydalanma siyasetinin değişmediği görülüyor. Herhalde yine bu nedenle, bugün binlerce Azerbaycanlı’nın kendi topraklarında katledilmesine, Hocalı Soykırımı’nın yapılmasına başkanlık edenlerin, Ermenistan yönetiminin önde gelenleri olmaları olağan kabul ediliyor. Yaklaşım aynıdır, yöntemler daha hilekârdır ve maskelenmiştir. Ancak bu adaletsiz yol bizzat Ermeni terörüne şu veya bu derecede destek olanları uçuruma sürüklüyor.