29 Mayıs 2014 Perşembe

celali isyanları

Celâlî İsyanları
Genel olarak Celâlî isyanları ve sebepleri [1]
Celâlî, Celâl’e mensup demektir. Yavuz Sultan Mithatn Selim zamanında Bozok’da 1519 yılında isyan eden Kızılbaş Şeyh Celâl’in isyanı üzerine, daha sonra meydana gelen isyanlara hep Celâlî isyanları ve âsilere de Celâlîler denmiştir. O halde, celâliği, geniş anlamda, devlete isyan yani bağy veya hurûc ales-sultân diye de isimlendirebiliriz.
Celâlî isyanlarını iki ayrı safhada incelemek mümkündür:
Birinci safhada, Safevi Devleti’nin himayesinde, bir mezhep mücadelesi tarzında başlayan ve daha ziyade İran’ın tahrikleri sonucu Osmanlı Devleti’ne fırsat buldukça isyan eden Şi’î Türkmenlerin hareketleridir. Bunlara Alevî veya Kızılbaş isyanları da denmektedir. Bu manada en önemli isyan II. Bâyezid devrinde Antalya taraflarında başlayan Şahkulu isyanı idi. Çaldıran Zaferi bu tip isyanları ortadan kaldırmaya yetmedi ve 1519’da Yavuz tarafından bastırılan Şeyh Celâl isyanı ile, artık memnun olmayan kitlelerin hareketine adını veren olay meydana gelmiş oldu. Kanuni’nin zamanında da Şehzâde Mustafa’nın idamıyla fırsat bulan Celâlîler, Düzmece Mustafa diye birinin etrafında toplanarak devlete isyan ettiler. Şehzâde Bâyezid’in durumu ise, İran Şahının da tahrikiyle tam bir isyana dönüştü. Alevîlik davasıyla isyan eden Celâliler arasında Sülün, Baba Zünnun, Domuzoğlan, Karaisalı Cemâatinden Veli Halife ve nihayet Hacı Bektaş-ı Veli’nin neslinden olduğunu iddia eden Âsi Kalender bulunmaktadır.
İkinci safha ise, Osmanlı Devleti’nin hukukî, sosyal ve iktisâdî hayatının bozulması ve bunun neticesinde devlet teşkilâtında kayırmaların, baskıların, zulümlerin ve rüşvetin artması üzerine, bu sebeplerden biriyle devlete kırgın olanlarla daha evvel Celâlî isyanlarının temelini teşkil eden mezhep mücadelesinin birleşmesi safhasıdır. Bu ikisi başlayınca, Osmanlı devleti kontrolü çok ciddi manada kaybetmiştir. Bu kontrolün kaybı, hem hukukî alanda ve hem de malî alanda yanlışlıkların ve zulümlerin yaşanmasına sebep olmuştur. Biraz evvel gördüğümüz gibi, artık düzenli bir hukuk sisteminin devamı olmak üzere yeni çıkarılan kanunlar ve bunlara göre verilen tezkireler değil, meydana gelen haksızlıkları önlemek ve kanunların tatbik edilmezliklerini ortadan kaldırmak için çıkarılan adâletnâmeler gündemdedir.
İşte bu noktada devletin idaresinden hoşlanmayan gruplar, bu öfkelerini ortaya koymak üzere bir çıkış yolu aramışlar ve devlete baş kaldıran her reisin maalesef arkasında yer almaya başlamışlardır. Bunlara Safevi devletinin tahriklerini ve de seferlerde alınan kötü neticeleri de ekleyince, Osmanlı Devleti’nin en az 200 yılına damgasını vuran Celâlî isyanları ortaya çıkmıştır. Bu sebeplerden bazılarını şöylece özetlemek mümkündür:
1) Osmanlı Devleti’ni yücelten hukuk ve adalet sistemindeki bozulma bu isyanların birinci sebebidir. Zira devlet görevlileri, adaleti arka plana itince ve re’âyâya ağır vergiler salmaya başlayınca, vatandaş devletinden her geçen gün soğumuştur. Bir taraftan idarecilerin zulmüne ve diğer taraftan Celâlilerin baskısına dayanamayan halk, celây-ı vatan ederek yani evini yurdunu terk ederek çoğunlukla bir başka Celâli grubuna karışıyordu.
2) Osmanlı iktisâdî hayatındaki bozulma önemli bir isyan sebebiydi. Bir tarafdan refah ve lüks ve diğer tarafdan da buna ulaşmak için başvurulan rüşvet yolu, bunların yanında vatandaşın vergi ve fakirlik kıskaçları arasında kalması, insanları isyana teşvik ediyordu. III. Murad devri Osmanlı Devleti’nde enflasyonun yaşandığı ilk dönemdir. Bu yüzden yeniçeri isyanları da başlamıştır.
3) Osmanlı Devleti’nin savaşlarda zafer yerine mağlubiyetler alması da isyanların önemli sebepleri arasındadır. Mesela uzun süren Osmanlı Avusturya savaşları, halkı bıktırmış ve psikolojik açıdan insanları devletten soğutmuştur. Bu arada bir ateşli silah olarak tüfeğin Anadolu’da bol miktarda bulunması da, tarihçiler tarafından, savaşlar kadar isyanlara sebep olarak gösterilmektedir.
4) İlmiye sınıfının bozulması ve devlet işlerinde ehliyet yerine yakınlara ve dostlara görev verilmesi, devlete isyan edenlerin maalesef kalitesini yükseltmiştir. Yani Celâlîler, eskisine nazaran daha güçlü reisler çevresinde toplanmaya başlamışlardır. Devlet hayatında yanlış uygulamalardan rahatsız olan bazı vasıflı devlet adamları da, maalesef patlamaya hazır bomba gibi duran isyancı grupların başlarına geçebiliyorlardı. Karayazıcı, Deli Hasan, Tavil Ahmed ve Canboladoğlu isyanları bunlara misâl olarak verilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder